7 Ocak 2011 Cuma

BLOGCUDAKİ YAZILARIM

18/4/2008 ·

DOĞDUĞUM EV

Bu günlerde dilime dolamışım doğduğum ev ne güzel..doğduğum ev ne güzel....sanki doğduğum evden eser kalmış gibi..evimiz üç katlı ahşap bir evdi..biz bu evde beş kardeş annem,babam,dedem,babaannem hep birlikte otururduk..çocukluğumuz çok güzel geçti..aile sıkıntı çektiysede bizi büyütürken bize hissettirmediler...beş çocuk..o zamanlarda bir maaş nelere kaadirmiş...yemeyip yedirdiler gerçekten giymeyip giydirdiler..bir dediğimiz iki olmadı..bunu da niye istedin kızım oğlum demedi ne babam,ne de annem..bizde doyumsuz bir çocukluk yaşamadık..çok şükür ...ama şimdinin tripleks evlerine taş çıkartan o evde kimler barınmadı ki...o zamanlarda köydeki yakınlarımız şehre indiklerinde hep uğrarlardı çünkü gidecek başka yerleri yoktu sanırım, annem ,babamsa onları memnun etmek için ellerinden geleni yaparlardı...Şehir o zaman çarşı adıyla anılırdı..şimdi ise çarşı alışveriş merkezlerinin adı oldu..bilmiyorum ama belkide köyde yaşayan bazıları için gene şehirler Çarşıdır...

Köyden şehre ekmek ısmarlanır çarşı ekmeği yollayın...sofralara çarşı ekmeği kondumu kapışılırdı çocuklar tarafından...

Ben köyde yaşamadım ama yazları fındık bahçemize gider fındıklığımızdan fındık toplardık,annemse bize hiç kıyamazdı..elinden geldiğince yıpranmasın çocuklarım diye köye bile götürmezdi..yani bütün yük onun omuzundaydı..

şimdi o günlere niye gittim diyorum ya..doğduğum ev ne güzel,içinde güzel insanların çıkarsız sevgilerin yaşandığı evdi o ev...

..............Bugünlük bunları yazmak geldi içimden annemi,rahmeli babamı,dedemi,babannemi anımsadım...anacığıma şifa diliyorum elleri ayakları tutsun yürüsün,babama,dedeme.babanneme rahmet diliyorum allahtan mekanları cennet olsun...




---------------------------------------------------------------------------------
MAYIS YEDİSİ(mayıs ayının yirmisinde kutlanır)

Bizim memlekette mayıs yedisi çok özeldir,insanlar bu günde eğlenir,piknik yapar,denize girer,hatta bazı uğursuzlukları üzerlerinden atmak için o gün kayıkla denizde tur atarlar.toplu taşıma aracı gibi kiralanan teknelerle ünyenin köprüsünün altından geçerlerdi.şimdi bilmiyorum eski tadı var mı günlerin herşey farklılaştı.Ama ünyeliler eskiye sahip çıkmaktan vazgeçmeyecek gibiler,çünkü festivallerde eski oyunlar,bugünün büyükleri dünün küçükleri gibi etkinliklerle canlılık katmaya çalışıyorlar yaşamlarına..

Birde hıdırellez kutlanır,

Balıkesirde hıdırellez günü yapılanları sıralayayım,insanlar geceden dileklerini tutup gül ağacına dilekleriyle ilgili işaret yaparlar sonrada sabahına alırlar,5-6 mayıs günü herkes çay,dere,deniz kenarlarına koşturur,dileklerinin resmini çizer,belli miktarda taşı dua ile çaya (karınca deresi)atarlar.Birde yedi tane karınca yuvasından bereket eksilmesin bolluk olsun diye kum toplanır evin bir köşesinde toplanan yedi değişik çicekle saklanır,uğur sayılır.

Hıdırellez daha pek çok benim sayamadığım etkinlikler yapılarakta kutlanır ama biz komşularımızla çaya taş atma,çiçek ve karınca yuvasından kum alma,çay kenarına resim çizmeyi gerçekleştiriz.

HERKESE BEREKETLİ,SIKINTISIZ SAĞLIKLI GÜNLER DİLİYORUM


-----------------------------------------------------------------------------------------

23/5/2008 ·

BİZİM MEMLEKETTE

Biz yaştakilerin şöyle 40 yıl geriye gittiğinde 11 yaşlarında olduğumuz o güzel çoçukluk günleri ve eski ramazan günleri geldi bir an aklıma.

ilkokula gittiğimiz yıllarda o zamanlar evlerde soba yanar,üzerinde kestane pişer,çaydanlık fokur fokur kaynardı,çok kaynayınca ne kaynatıyosunuz derdi yaşlılarımız "gavurun malını mı çoğaltıyonuz"diye uyarırlardı.suyun kaynamasıyla gavurun malının çoğalması ne alakaysa ,neyse ben soba falan demişken sobada yakacak olarak kullanlılan odunun alınışıyla kendi küçüklük yıllarıma döneyim,o zamanlarda odunlar at ve eşek yükü olarak satılır,büyük şehirlerde eşekler su taşır "orhan velinin şiirindeki gibi"satıcılar odunlarını satmak için sokak sokak dolaşırlardı.Bizse alınan odunlar belli ölçülerde uzunluk ve incelikleri olanlardan kendimize oyun evi yapardık,önce dört tanesini kare gibi uçları üstüste gelecek şekilde dizer,yukaruya doğru uzatırdık oyuncak evimizi,içine oturmalık bank gibi yerlerde yapardık,çok güzel olurdu anlatamam,sokağımızda o zamanlar müsaitti şimdiki gibi heryer araba kaynamıyordu(çok değildi anlamında),evimiz ahşap üç katlı bir evdi şimdi o kaç çocuğun büyüdüğü evin yerine yeller esiyor,hatıralarırla gitti bir tarih,Dedem marangozdu,memlekette çok sevilir komşuların bir çakılacağı,yapılacağı olsa hemen dedeme başvurulurdu,o da gider hallederdi.Cam takar,tahta döşer,tavan aktarır,her türlü ahşap işini yapardı.Mahallenin İsmail Usta'sıydı,Nur içinde yatsın.

Ramazan günlerinin akşamında top atılırdı iftar için,ünyenin davulcu İdris'i vardı,allah rahmet eylesin onun ramazan manileri vardı kapılarda bayram günleri söylediği,

geçenlerde Ünye'nin değerleri adı altında bu manilerden de söz etmişler derleme için bilgi arıyorlardı sanırım,ben aklımda olan ve o zamanı yansıtan ,bu davulcu amcanın kapımıza gelipte babamın adınada hitafen bahşişini isteyişi çok hoştu,tabi o gittiği bütün kişileri tanıyor adlarıyla hitap ediyordu,onları onurlandırıyordu ,

BU MANİLERDEN:

işte geldim koşa koşa

ayacığım vurdu taşa

iki gözüm AHMET EFENDİ

bayramınız mübarek ola

Maninin ardından ahenkli bir gümbede güm güm diye davulun sesini duyarsınız

Çok hoştu o günler ,öyle bir anıydı ki anımsadım birden ve yazayım istedim,

Hiç yorum yok: